Saatin gösterdiği zaman olan Kronos’un aksine Kairos, bizi hedeflerimize götüren, zamanı kaliteli kullanarak değerlerin üretildiği bir süreci ifade ediyor…
Zamanı etkili kullanarak, verimli hayatlar yaşamak kendi elimizde… Zamanı etkili kullandığımız bir hayata geçişte en etkili yöntem ise günlük ajanda kullanımı… Verimli hayata doğru ilerleyeceğimiz yolculuğumuzda zamana sadakat önemli bir değerimiz olmalı.
Nedir zamana sadakat? Ajandamıza verdiğimiz sözleri tutmak, dakikaların gücüne güvenmek, saatlerden enerji almak ve günlerle beslenmek. Zaman hırsızlarına karşı kapılarımızı, pencerelerimizi ve hatta perdelerimizi sıkı sıkı kapatmak. Kronos ve Kairos dengesini kurabilmek. Yani “saatin ölçtüğü zaman” ile “algılanan zaman” dengesini…
Eski Yunan bu iki zaman arasındaki farklılığı ifade eden kavramlar Kronos ve Kairos. Kronos, saatin gösterdiği, planlar yaptığımız ve randevular verdiğimiz zaman. Hatta “Kronoloji” kavramının buradan doğduğu söylenir. Kairos ise bizim hissettiğimiz zaman olup, “an” dediğimiz kavramı anlatır. Kişi, geçen sürenin farkında olmadan, o “anın” içindedir. Bu bağlamda anı verimli değerlendiren insanlar kazanır. Kairos, bizi hedeflerimize götüren, zamanı kaliteli kullanarak değerlerin üretildiği bir süreçtir.
Aslında her iki kavram da değerlendirildiğinde geçmiş geçmişte kalmıştır. Gelecek ise henüz yazılmaktadır. Ya kairos zamanını yakalayacağız, ya da kronos zamanını yaşamaya devam edeceğiz.
2010 yılının ilk ayının ilk günlerinde, zamana sadık kalabilmek için “vakit nakittir” anlayışını benimsemeliyiz. Bu söylem John Adair’in “Etkili Zaman Yönetimi” kitabında bahsettiği şekli ile aslında orta çağdaki İtalyan tacirlerden doğmuştur.
Dönemin ünlü tacirlerinden Leon Alberti’nin mektupları oldukça etkileyici ve günümüz zaman yönetimine ışık tutar nitelikte. Alberti bir mektubunda şöyle yazıyor; “Sabah kalktığımda kendi kendime düşünürüm: bugün ne yapacağım? Bir sürü şey: Onları sayarım, düşünürüm ve hepsini mutlaka bitirilmesi gereken işler olarak görürüm. Yapılması gereken şeyler kaldığında ise şöyle düşünürüm; zaman kaybedeceğime uyku kaybederim. Ve işe koyulurum.”
Alberti mektubunu şu etkileyici sözlerle bitiriyor; “Zaman kaybetmemeyi bilen kişi her şeyi başarabilir; zamanı doğru kullanmayı bilen bir kişi yaptığı her şeyin ustası olur.”
Kavimler Göçü ile başlayıp, İstanbul’un fethine kadar geçen bu tarihi dönemde savaşın ve hayat koşullarının zorluklarına rağmen, zamanını yönetmeyi bir ustalık olarak nitelendiren tarih kahramanları, teknolojinin pek çok kolaylığına sahip günümüz modern toplumlarının bireyleri için birer zaman kahramanı olmalılar…
Zamana nakit benzetmesi ile yaklaşırken aynı zamanda zamanın paradan çok daha önemli bir kavram olduğunu da unutmamamız gerekir. Çinlilerin dediği gibi “Bir kilo altın bir dakika satın alamaz.”
Zaman hepimize eşit olarak sunuluyor. Hayatımızda sahip olduğumuz en değerli, yerine konması, geri döndürülmesi, yenilenmesi ya da satın alınması mümkün olmayan bir kaynak olarak. Unutmayalım ki “Bir tane bugün, iki tane yarına bedeldir.”
Zamanımızı yönetirken ve planlarken enerjimiz ile zamanımızın ilişkisini de çok iyi kavramalıyız.
Günün hangi saatlerinde hangi tür işler ve düşünceler için daha etkili ve yaratıcı olabiliyoruz?
Bu analizi yaptığımızda işlerimiz ile saatlerimiz arasındaki hamleler bizi zafere götürür. Tarih boyunca tüm dehaların zamanlarını, yeteneklerine ve verimlerine göre yönettiklerini görüyoruz. Ve dünyayı değiştiren sonuçlara nasıl ulaştıklarını izliyoruz…
“Yeterli zamanım yok deme… Pasteur, Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Albert Einstein’in da günleri 24 saatti” diyor H. Jackson Brown, Jr.
Zamanımızı planlamak, kendimizi ve kendi önceliklerimizi planlamak demektir. Hayatımızın her adımında bir hedef vardır ve hedefimize ulaşmak için hareket ederken zaman zaman yolda bölünmeler yaşamak durumunda kalabiliriz. Bölünmeleri ve zaman hırsızlarını yönetebilmek, zaman sadakatimizin oranını yükseltmek için önemli bir yetkinliktir.
Gerçekte, iş hayatımızda hedeflediğimiz başarıya ulaşmak, zaman hırsızları ile mücadelede ne kadar etkili olduğumuzla doğru orantılıdır. Bir iş günü içerisinde zamanımızı tüketen pek çok etken vardır. Gereksiz yere çalan telefonlar, bizi ilgilendirmeyen konularda aldığımız e-mailler, beklenmedik misafirler, gündemsiz ve verimsiz toplantılar, teknik aksaklıklar, hayır diyememek bunlardan sadece birkaçıdır.
Hedeflerimiz, sorumluluklarımız ve kararlılığımız, zaman hırsızları ile mücadelede asıl yol göstericimizdir. Eğer, iş disiplinine sahipsek, hedefe odaklanarak amaçlı bir şekilde çalışma ve planlı yaşama alışkanlığı elde edinmişsek zaman hırsızları yanımıza yaklaşamazlar bile.
Herkesin kendi zamanını etkili bir şekilde kullanması, sürekli olarak “zamanımı daha verimli nasıl kullanabilirim” sorusunu kendisine sorması önceliklerin etkili yönetilmesi ve alınacak katkıların arttırılması adına zaman sadakatinin en değerli ipucudur…
Bölünmelere izin vermemek başta verdiğimiz kararlara ve zamana sadakatimize her zaman bağlı olmak içsel disiplin ve öngörü ile hareket etmek ipucunu kullanarak bizi sonuca ulaştırır.
Bir de zamana sadakatimizi tam olarak sağlamadığımız durumlar vardır,“ ertelemeler.” Ertelediğimiz konuların bize olan katkıları nedir? Gerçekten ertelenmesi gerekir mi? Ne değişti de erteliyoruz?
Ertelemenin anlamına ve katkısına bakmalı, zamana neden sadık kalmadığımızı kendimize açıklamalıyız.
Genellikle zor olan ve sevilmeyen işler ertelenir, hatta önceden planlanmasına rağmen ertelenir. Ertelemek kartopundan, çığa geçilen ince çizgidir. Çünkü ertelediğimiz işler, arkadan gelen diğer işlerle birleştiğinde bizi içinden çıkılamaz bir duruma sokar.
Zaman bize sunulmuş değerli bir hazinedir ve bu hazineyi etkili bir şekilde kullanarak fırsata dönüştürmek zaman sadakatinin sırrıdır.
Zamanı bilinçli bir şekilde kullanmak kişinin ailesine, kendisine, işine ve sosyal yaşamına ait tüm sorumluluklarını etkililikle yerine getirmesi gerçek bir kazançtır. Bununla birlikte verimlilik ve performans artar, kişisel gelişime, yaratıcı düşünmeye ışık tutulur.
Her “an” ımızı başarı için fırsata dönüştürmemiz dileğiyle…
“Yaptığınız işin en iyisini, bir de ‘zamanında’ yapın, o vakit dağ başında bile olsanız insanlar sizi bulur.” (Thomas Brown)
Mehmet Acar
client success
business advised
guides given
awards achieved
As Onda Consultancy Foreign Trade unit, We aim to bring innovative, environmentally friendly, sustainable products to our valued customers. In this context, our basic principle is; To be a part of the projects that give importance to a sustainable life, to spread the products that are environmentally friendly, compatible with nature and human health, and focused on quality and design in international markets and to accelerate their sales. It is to reveal the fastest, most reliable, and most effective solutions with our global connections, broad product, and customer portfolio.
We have created our training programs based on the rapid changes and requirements in the business world. We have designed “ambitious contents” in the fields of Culture, Strategy, Leadership and Performance.
You will go on an efficient and enjoyable learning journey with us.
We have developed “RACA© Performance Management System” software program based on the needs of the leading companies of our country that we work with. We have integrated our consultancy knowledge and experience and created a multidimensionally measurement platform.
RACA© Performance Management System is a new superpower of our From Strategy to Performance© model.