(Bu makale Sabah Gazetesi İşte İnsan’da yayınlanmıştır.)

Rekabet yaratıcılığı ortaya çıkarmasaydı minaresine asla kuşların pislemediği Şemsi Paşa Camii olmazdı. Picasso ve Matisse’ye ait yüzlerce şaheser, Adidas ve Puma markaları da…

Rekabetin oluştuğu ortamlarda ortaya çıkan dinamizm, yaratıcılık, yöndeşlik ve sinerji tarihte pek çok eşsiz eserin yaratılmasında etkili olmuş. Sanatta, politikada, bilimde, sporda, askerlikte, mimarlıkta ve pek çok farklı alanda yaşanan yaratıcı rekabetler günümüz sanatı, bilimi, ekonomisi ve kültürünün kilometre taşlarını oluşturmuş.
Tarihimizde de rekabetten doğan ilginç bir mimari eser bulunduğunu biliyor muydunuz? 1580 yılında yapılmış olan Şemsi Paşa Camii… Hikayesi şöyle: Fazlasıyla titiz bir kişi olan Şemsi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ile sürekli rekabet halindeymiş.

Şemsi Paşa bir gün Sokullu’ya, “Sokullu, camiini kuşlar pislemiş” diye takılınca, “Gökyüzüne açık olan her yer kuşların pislemesine müsaittir” cevabını almış.
Paşa, cami yaptırmaya karar verince Sokullu’nun sözü aklına gelmiş. Mimar Sinan’a giderek, “Bana öyle bir yerde cami yap ki üzerine kuşlar pislemesin” demiş.
Sinan, bütün camilerinde yaptığı gibi iyi bir araştırmadan sonra kuzey- güney rüzgârlarının kesiştiği bu noktayı bulmuş. Dalgaların kıyıya çarpmasıyla meydana gelen titreşimleri incelemiş ve camiyi burada yapmaya karar vermiş.

Camiyi öyle bir noktaya yapmış ki rüzgarın kesişmesi sonucu kubbe hiçbir şekilde kirlenmiyormuş… Yaratıcı rekabet, yaratıcı düşünce ile birleşince günümüze miras kalmış bir eserin yanı sıra aynı zamanda yeni bir yapım tekniği de ortaya çıkmış.

Rekabetten doğan savaşlar, yaratıcı fikirler sonucunda kalıcı eserlere dönüşmüş…
Farklı düşünmeye odaklı yaratıcı beyinler, ezeli rekabetleri savaş senaryolarından uzaklaştırmış ve rekabeti eğlenceli bir anlatım ile sanata aktarmışlar.
Örneğin Roma-Galya rekabeti 29 Ekim 1959 yılında Pilote Dergisi’nde Alberto Uderzo ile Rene Goscinny çizim ve senaryoları ile sanata dönüşmüş ve günümüze kadar Asterix’in Maceraları adı ile çizgi roman, çizgi fim ve beyazperde uyarlamaları olarak gelmiş.

Yine rekabetin yaratıcılık etkisinin çok çarpıcı örneklerinden biri Picasso ile Matisse arasında yaşanan rekabettir. İki ünlü ressam, ancak Picasso’nun yaşamının son yıllarında dost olmuşlardır. Yıllarca süren bu rekabet sonucu ortaya farklı konseptler içeren yüzlerce sanat şaheseri çıkmıştır.

Rekabetin geliştirici etkisi dünyada farklı alanlarda düzenlenen yarışmaların sonuçlarında da izleniyor. Amerika’nın Churchville şehrinde 13 yıldır “International Waterlily & Water Gardening Society” tarafından uluslararası bir botanik yarışması yapılıyor. Bir yıl boyunca ülkelerinde birbirinden güzel nilüfer çiçekleri yetiştirenler yıl sonunda eserlerini sergiliyorlar. Bu yaratıcı rekabet sonucu Monet’nin nilüferleri her yıl hayat buluyor. Bunun yanı sıra onlarca ülkede botanik bilimcileri yaratıcılıklarını ortaya koyarak doğaya armağanlar veriyorlar…
Yine bugün iki dev spor markası Adidas ve Puma, İkinci Dünya Savaşı sonrası iki kardeşin dargınlığı sonucu yaşanan rekabetten ortaya çıkmış iki markadır. Burada yaratıcı rekabet unsuru ise, iki kardeşin dargınlık noktasında dahi rekabet etmek üzere yola çıkarken Dassler soyadlarını kullanmamak üzere anlaşmış olmaları ve yaratıcılıklarını kullanarak çok küçük bir kasabada iki farklı markayı yaratmış olmaları.

“Nasıl daha farklı, daha yaratıcı, daha çok katkılı değerler üretiriz?” Bu sorunun yanıtı yenileşimi, yenileşim de rekabette üstün olmayı beraberinde getiriyor. Elbette kalıcılık için bunun sürekliliği her şeyden daha önemli. İşte bu soruyu kendine soran Pakistanlı Nishtar da bakış açısı ile tarım bankacılığında yaratıcı rekabete öncülük etti. Kredi görevlilerini masalarından kaldırdı ve motosikletlere bindirdi. Banka çalışanlarına tarım dersleri aldırdı, onları kırsal kesime yolladı. Kredi verme konusunda çiftçiye öneride bulunan bankacılar, aynı zamanda hasat zamanı ekinlerin toplanmasına da yardım ettiler. Bankacılıkta yaratıcı bir rekabet ortaya çıktı, aynı zamanda yaratıcı rekabette bütünleşmiş değerlerin de mükemmel bir örneği oldular.
Kendimizle rekabet etmek, hayat süreçlerinde farklı platformlarda diğer kişilerle rekabet etmenin önünde gelen bir temeldir. Açık rekabet ortamlarında ön sıralarda yer almak, etkinlik ve verimlilik adına yaratıcı rekabete katkı sağlamak için önce varmak istediğimiz noktayı belirlemeli ve kendimiz ile rekabet etmeliyiz. En üst noktalarda ortaya çıkan yaratıcılık kişinin kendisi ile rekabetinin sonucudur.

Etik bir rekabet ortamında kendimiz ile rekabet verimi arttırır…

Ünlü sanayici Charles Schwab’ın, istediği kadar verim alamadığı bir fabrikası vardı. Bir gün ustabaşı ile konuşurken bu kadar becerikli olmasına rağmen neden fabrikadan istediği verimi alamadığını sordu.

İşçileri çok çalıştırdığı, hatta işten atmakla tehdit ettiği halde yine de istediği sonucu alamadığı yanıtını verdi ustabaşı. Bunun üzerine Schwab yakınında duran bir işçiye “Bugün kaç kazan çelik erittiniz?” sorusunu sordu. O gün altı kazan çelik eritmişlerdi. Schwab bir tebeşir parçası alarak yere büyük bir altı yazdı ve gitti. Gece işçileri geldiği zaman bu altı rakamının ne olduğunu sordular. Gündüz işçileri de: “Patron bugün buradaydı; bize kaç kazan çelik erittiğimizi sordu altı cevabını verdik. Buraya ‘altı’ yazdı gitti” dediler.

Ertesi gün Schwab fabrikayı yine dolaştı. Altı rakamı silinmiş ve yerine yedi yazılmıştı. Gündüz işçileri gelince yediyi gördüler. Demek gece çalışanlar kendilerinden daha iyi iş yaptıklarını zannediyorlardı. Kendilerini gece işçilerinden üstün göstermek için büyük bir gayretle çalıştılar ve yere on yazdılar. Çok geçmeden fabrikanın verimi o civardaki bütün fabrikaları geçti. Nasıl mı? Schwab bu durumu şöyle açıklıyor: “İş yaptırmak için rekabet hissini uyandırmak gerekir. Amaç herkesi mücadeleye sevk etmek değildir. Onları birbirine üstün gelmeye teşvik etmektir. Üstün gelme hissi insanların ruhunu coşturur.”

Bir an için günlük iş akışı sırasında yapılan basit bir eylem yaratıcı bir hamleye dönüşmüştü…

Kendimiz ile rekabet etmenin en önemli şartlarından biri ne istediğimizi bilmektir. Robert Collier’in Çağların Sırrı kitabında bahsettiği gibi; bir şeyi elde etme şansına sahip olmak için önce o şeyin ne olduğunu bilmelisiniz.
Alaaddin istediği şeyleri zihninde açıkça canlandırmasaydı Cin hiçbir işe yaramazdı…

Mehmet Acar

98%

client success

470

business advised

1020

guides given

28

awards achieved

latest news

FOREIGN TRADE

As Onda Consultancy Foreign Trade unit, We aim to bring innovative, environmentally friendly, sustainable products to our valued customers. In this context, our basic principle is; To be a part of the projects that give importance to a sustainable life, to spread the products that are environmentally friendly, compatible with nature and human health, and focused on quality and design in international markets and to accelerate their sales. It is to reveal the fastest, most reliable, and most effective solutions with our global connections, broad product, and customer portfolio.

read more
TRAINING PROGRAMS

We have created our training programs based on the rapid changes and requirements in the business world. We have designed “ambitious contents” in the fields of Culture, Strategy, Leadership and Performance.
You will go on an efficient and enjoyable learning journey with us.

read more
RACA© PERFORMANCE MANAGEMENT SYSTEM

We have developed “RACA© Performance Management System” software program based on the needs of the leading companies of our country that we work with. We have integrated our consultancy knowledge and experience and created a multidimensionally measurement platform.

RACA© Performance Management System is a new superpower of our From Strategy to Performance© model.

read more

How can we help you?

get in touch with us
en_USEN