(Bu makale HaberTürk HT Hayat’ta yayınlanmıştır.)

Biz kadınlar her zaman birbirimize destek olmamız gerektiğini ifade ediyoruz.

İş dünyasında kadınların daha aktif yer alması gerektiğini savunuyoruz.

Yönetim kurullarında mutlaka kadın yöneticiler bulunsun diyoruz. Peki, birbirimizi hayatın her alanında gerçekten de savunduğumuz gibi destekliyor muyuz? Hiç zannetmiyorum ve hatta biliyorum.

Beklediğiniz iş fırsatı…

Uzun zamandır beklediğiniz bir iş fırsatı karşınıza çıktı; yıllardır hayalini kurduğunuz girişimde bulundunuz; anne oldunuz, terfi ettiniz, aklınıza harika bir proje fikri geldi.

Tüm bu süreçlerde çekindiğiniz, fikirlerinizi açıklamakta tereddüt ettiğiniz, izin almak üzere odasına doğru ilerlerken omuzlarınıza çuval dolusu ağırlıklar bindiğini hissettiğiniz hatta güzel giyinmeye saçınızı yaptırmaya korktuğunuz bir kadın yöneticiniz oldu mu?
Bu hafta aldığım e-maillerde bu konuda yazmamı isteyen pek çok çalışan kadın vardı ben de bu haftaki yazımda bu konuya değinmek istedim.

Çok eski dönemlerden günümüze; tarihten, spora, plastik sanatlardan, beyaz perdeye, komşudan, kuaföre, departman arkadaşlarından, yöneticilere yaşanan rekabet kadın olmanın özelliği ve güzelliğinin yanı sıra zorluğunu da yaşatmakta…

Şeytan gerçekten Prada giyer mi?

Daha çocukken aslında zihnimize yerleşmeye başlayan bu yarış yetişkinliğimizde de tüm hızıyla sürüyor. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’i dinlerken, kötü kalpli kraliçe ile zavallı iyi niyetli Pamuk Prenses arasında yaşananlar, iyi niyetli Külkedisinin sadece bir baloya gidebilmek için kötü kalpli üvey anne ve kız kardeşlerden çektikleri biz büyüdükçe değişime uğrayarak farklı senaryo ve sahnelerde sürer.

Beyaz perdeye geçtiğimizde ne olur? Tabi ki “Şeytan Prada Giyer!”

Ürkek ve heyecanlı asistan her gün türlü dayanıklılık testine tabi tutulur. Pes ettiği günlerden sonra yine kadın zekâsı ile çözümü de yine kendi bulur.

Masallarda ve filmlerde okuduğumuz, izlediğimiz bu senaryolar aslında hayatın ta kendisidir. Bu senaryoda iki başrol vardır. Birisi iyi niyetli, çalışkan, tek düşüncesi işini en güzel şekilde yapmak ve emeğinin karşılığını almak olan kadın oyuncudur. O iş çıkışında ve hafta sonlarında ailesi veya arkadaşları ile kaliteli ve keyifli zaman geçirmek ister. Şık ve temiz giyinir bununla beraber bu şıklığını ekonomik bir çerçevede oluşturabilme yetkinliğine sahiptir. İyi niyetli kadın oyuncumuz girişimci ise yılmadan çalışıp işini ve kendini ayakta tutmak için uğraşan, iş üreten, kendi kendi ile yarışan kişidir.

Otuz iki dişten çıkan otuz iki mahalleye yayılır mı?

Diğer oyuncumuz ise sürekli gergindir, diğer kadın oyuncuya zaman zaman çok yakın zaman zaman ise uzaktır.
Kendisinden başka birinin ön planda olmasına, proje üretmesine, takdir görmesine tahammülü yoktur. Genellikle marka odaklı alışveriş yapar, bununla beraber diğer kadın oyuncu çuval giyse ona batar.
O hep başkaları ile yarışır, bir Türk atasözünde söylendiği gibi onun otuz iki dişinden çıkan otuz iki mahalleye yayılır. Çünkü iş üretmekten çok söz üretir. Onun topuk sesleri her Pazartesi sabahı koridorlarda yankılanırken hafta adrenalin ile başlar.
Girişimci iyi niyetli kadın oyuncunun çevresinde de vardır bu topuk sesleri…
Onlar hep girişimcilere önce yaklaşırlar, onların şemsiyesinin altında yürümek isterler, aslında amaçları bilgi kapmak ve sonra aynı girişimin lansmanını kendileri yapmaktır. Bilgi transferi gerçekleştikçe uzaklaşırlar, tavırları farklılaşır. İşte hayat bize çalışan kadınlar olarak bu senaryoyu mutlak yaşatır.
Kadınların rekabeti mi? Erkeklerin rekabeti mi?
Northumbria Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre özellikle çalışan kadınlar, iş yeri ortamında birer kadın düşmanına dönüşüyor ve hemcinslerine tamamen sırt çeviriyor.
Psikoterapist Susie Orbach da kadınların rekabetinin dünyanın her yerinde bu kadar kıya sıya yaşanmasını şöyle açıklıyor: “Rekabet erkeğin doğasında var. Yarışmaları normal karşılanıyor. Kadınlar ise rekabet ortamında kendilerini hemcinslerinin ihanetine uğramış gibi hissediyor ve daha duygusal tepkiler veriyorlar. Bu yüzden kadınların rekabeti erkeklerinkinden daha çok göze batıyor.”
Hürrem Sultan’dan, Kleopatra’ya…
Dediğim gibi bu rekabet yıllardır dünyanın her yerinde yaşanmakta ve yaşanmaya devam edecek; Hürrem Sultan’dan, Kleopatra’ya; Eva Peron’dan Kraliçe Victoria’ya; Safiye Sultan’dan Madonna’ya; Jeanned’Arc’tanİndira Gandi’ye kadar tarihe damgasını vuran bu güçlü kadınlar kim bilir kimlerle, hangi hemcinsleri ile rekabet ederek iz bıraktılar.
Rekabet tabi ki olmalıdır, haklı olduğu ve etik değerlere zarar vermediği sürece…
Katie’mi? Victoria’mı?
Bir dönem yedikleri içtikleri ayrı gitmezken kıskançlık yüzünden uzun süredir birbirleriyle görüşmeyen ABD’li oyuncu KatieHolmes ve modacı Victoria Beckham’da sonunda birbirine rakip oldu. Moda dünyası merakla bu ikilinin aynı gün aynı mekânda gerçekleştirecekleri defileyi bekliyor. İpler 9 Eylül haftası New York Kütüphanesinde kopacak.
Siz de yaşamadınız mı en yakın arkadaşınızla en büyük rakip konumuna geçtiğinizi, sizin cephenizde de yarış, taklit, gizli ajanda durumları yaşanarak o çok sağlam görünen iplerin koptuğunu…
Verecek yüzlerce örnek, anlatacak bir dolu vaka var. Bununla birlikte satırlar yetmez.
Ne yapmalıyız?
Önce kendimiz olmalıyız, bu topuk sesleri ile mücadele etmek yerine kendi yarattığımız değerler ile kendimiz için en doğru olduğuna inandığımız ortamda var olmalıyız. Karşımızdaki kişiyi değiştirmek mümkün değil, geliştirmek evet mümkün tabi kendisi istiyorsa…
İletişimin gücünü kullanmalı ve değerlerimiz ile örnek davranışlar sergilemeliyiz.

Köstek olmak yerine destek olmalı, birbirimizin başarılarından mutluluk duyarak alkışlamalı ve kadın olarak yaşadığımız dünyaya fayda sağlamalıyız.

“Mutlu ya da mutsuz olmanız küçük bir şeye bağlıdır. Düşünce biçiminize…” (MarcusAurelius)

Sevgiyle ve çalışarak kalın…

Hanzade ACAR

98%

client success

470

business advised

1020

guides given

28

awards achieved

latest news

FOREIGN TRADE

As Onda Consultancy Foreign Trade unit, We aim to bring innovative, environmentally friendly, sustainable products to our valued customers. In this context, our basic principle is; To be a part of the projects that give importance to a sustainable life, to spread the products that are environmentally friendly, compatible with nature and human health, and focused on quality and design in international markets and to accelerate their sales. It is to reveal the fastest, most reliable, and most effective solutions with our global connections, broad product, and customer portfolio.

read more
TRAINING PROGRAMS

We have created our training programs based on the rapid changes and requirements in the business world. We have designed “ambitious contents” in the fields of Culture, Strategy, Leadership and Performance.
You will go on an efficient and enjoyable learning journey with us.

read more
RACA© PERFORMANCE MANAGEMENT SYSTEM

We have developed “RACA© Performance Management System” software program based on the needs of the leading companies of our country that we work with. We have integrated our consultancy knowledge and experience and created a multidimensionally measurement platform.

RACA© Performance Management System is a new superpower of our From Strategy to Performance© model.

read more

How can we help you?

get in touch with us
en_USEN
tr_TRTR en_USEN