Materyalizm yerine manevi değer ve duygusal tatminin ön plana çıkacağı yakın gelecekte insanlar yaratıcılığın en önemli kriterler arasında olduğu sektörlerde çalışacak…
QWERTYUIOP…
Yukarıdaki harf dizilimini hemen hemen her gün çalışırken parmaklarımızın her dokunuşunda bir kez daha görüyoruz. Basit, bununla beraber etkileyici ve yaratıcıkta bir hikayesi var bu harflerin. Roger Von Oech’in anlatımı ile hikaye şu şekilde gelişiyor: 1870’lerde dönemin önde gelen daktilo üreticisi Sholes & Co., müşterilerinden hızlı yazışmalarda harflerin takıldığına dair şikayetler alıyor. Hemen mühendislerden konunun detaylı incelenmesi isteniyor. Mühendisler bir araya toplanıyor ve içlerinden biri oldukça yaratıcı bir fikri ortaya atıyor: “Peki ya daktiloyu kullanan kişiyi yavaşlatmayı başarırsak? Bunu yapabilirsek harfler eskisi gibi birbirine takılmaz.” Mühendisler İngilizcede çok sık kullanılan “O” ve “I” harflerini öyle bir sıraya yerleştirdiler ki artık daktilo kullanan kişinin daha güçsüz olan parmakları bu tuşlara basacaktı. Bu harika fikir sayesinde tuş takılmalarının önüne geçildi.
Yaratıcı düşünmek farklı bakışa sahip olmayı gerektirir, düşüncelerimizin sınırlarını zorlamazsak yaratıcılığımızın hız sınırını da ölçmemiz mümkün olmaz. Baktığımız her noktada, yaşadığımız her iletişim anında, gördüğümüz her eski veya yeni görüntüde bir farklılık ararsak ve zihnimizde canlanan her anın faydasına ve fazlasına odaklanırsak bu anlar yaratıcılığımızın etiketlendiği anlara dönüşür. İş yaşantımızda yaratıcılığımız ancak sergilediğimiz noktalarda fark yaratır ve işimize katkı sağlar. O halde hız sınırımız nedir? Ne kadar yaratıcıyız, yaratıcı bakış açımızı nasıl genişletiriz? Yaratıcılığımızın ufuk çizgisi ne kadar uzağımızda? Şimdi bu soruların yanıtlarını kendi kendimize verelim ve yaratıcılığımızı önce keşfedelim sonra geliştirelim…
Fransız yazar Andre Gide’nin söylediği gibi “Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.”
Çocukken ne kadar çok soru soruyordunuz, değil mi? Hala çok soru soruyor musunuz? Bazen bir takım şeylerin karmaşıklığı veya güzelliği sizi meraklandırıyor mu? Bunların nasıl çalıştığını, nasıl yapıldığını, yaşamınıza nasıl girdiğini bilmek istiyor musunuz? Bu sorular ne kadar yaratıcı olduğunuzu açığa çıkaran sorulardan sadece birkaçı… Yaratıcılığımızı ölçerken sınırlarımızı görebiliyor muyuz? Ya da yaratıcılığımız arttıkça, daha da yaratıcı düşündükçe ve “başka” sorusunu kendimize sordukça ufuk çizgimizin sınırları her geçen gün daha mı genişliyor?
Aslında yaratıcılık sahip olduklarımızı kendi sınırlarımız içerisinde bir mucizeye çevirme yeteneğidir. Bonita L. Anticola’nın dediği gibi “En olmayacak yerde, en olmayacak zamanda, en olmayacak olay, her zaman ve her yerde olabilir. Mucize.” Yaratıcı kişiliklerin değer gördüğü ortamlarda, yaratıcı düşüncelerin bir araya gelmesi ile oluşan sinerjiler tarihte çağlara damgasını vurmuştur. Yaratıcı ekiplerin oluşumuna imkan veren ve çalışmaları için teşvik eden imparatorluklar, devletler, krallıklar, şehir yönetimleri gelişim, ilerleme ve verimlilikle ödüllendirilmişlerdir. Bu konuda çok çarpıcı örneklerden biri de “Medici Etkisi” dir.
Medici Ailesi, farklı disiplinlerden insanları Floransa’da bir araya getirme konusunda aracı olarak Rönesans’ın en güçlü tetikleyicisi oldu. Bizler de kurumlarımızda farklı uzmanlık alanlarından gelen yaratıcı ekipler ve liderleri bir araya getirerek “Medici Etkisi” yaratabiliriz.
Medici’ler, 13. ila 17. yüzyıllar arasında Floransa’nın en güçlü ve en etkili ailesi olmuşlar ve bu dönem içinde de Avrupa’nın en zengin ailesi olma unvanını ellerinde tutmuşlar.
Aslında çok mazbut bir esnaf olarak işe başlayan aile, başlarda tıbbi cihazlar satan bir küçük işletmeymiş. Bir görüşe göre, Medici ismi de tıbbi ticareti ifade eden medico kelimesinden türetilmiş. Daha sonra bankacılık alanına girmişler ve sahip oldukları Medici Bank, Avrupa’nın en zengin ve en saygın bankası haline gelmiş. Bu insanlar aynı zamanda yaratıcılığı seven, sorgulayıcı insanlarmış. Onların bu merakları sayesindedir ki bugün bile muhasebede kullandığımız çift kayıtlı muhasebe sistemi Mediciler döneminde geliştirilmiş. Yaratıcı buluşların, farklı tecrübelerle farklı uzmanlıkların kesişme noktalarında ortaya çıkması olarak tanımlanan “Medici Etkisi” ilk kez Frans Johansson isimli yazar tarafından ifade edilmiş.
Yaratıcılık süreci yaratıcı düşüncenin yanı sıra merak, araştırma, okuma, bilgi edinme, öğrenme ve her şeyi bilme ile birlikte doğan ve gelişen bir süreç. Bu süreçteki araçların etkili kullanılması sonucu günümüzde pek çok yenilikçi ve yaratıcı ürün ve iş alanı ortaya çıkmıştır. Çünkü yüksek katma değer üretmek için yaratıcı olmak bir gerekliliktir. En iyi fikri bulan, en yaratıcı ürünü geliştiren, hem ürün ortaya çıkmadan önce fikri hem de ortaya çıktıktan sonra ürünü satabilenler kazanır…
Örneğin…
Amerika’nın Alabama eyaletinde yaşayan Francisco Guerra ve Brian Glover adlı iki girişimci şahsın “bulutlardan şekiller oluştursak nasıl olur” sorusuyla başlattıkları çalışmalar sonucu ortaya çıkardıkları ve temelinde logoların gökyüzünde bulut gibi uçmalarını sağladıkları, çevreye duyarlı, alternatif bir reklam mecrası… Açıkhava etkinliklerinde uygun bir konuma yerleştirilen bir Flogo cihazı her 15 saniyede bir logonuzun gökyüzünde süzülmesini sağlıyor.
Golden Hook, müşteriye kendi seçimiyle bere-şapka tasarlatmakla kalmayıp, şapkayı örecek büyükanneyi bile seçebilmeye imkan veren harika bir internet girişimi. Satın almak isteyeceğiniz şapka modelini seçip, gerekli tüm seçimleri yaptıktan sonra karşınıza çıkan büyükannelerden birini seçmeniz yetiyor. El emeği işlere katkı sağlayacak mükemmel bir fikir! “Sen tasarla. Büyükanne örsün”
Geleceğin iş dünyası yaratıcı insanlarla çalışacak
Ralf Jensen Danimarkalı bir yazar, aynı zamanda bir gelecek uzmanı. “Hayal Toplumu” adlı kitabında hızla değişen dünyada toplumun yakın zamanda geçireceği evrimin bir sonucu olarak hayal gücünün ve yaratıcılığın insanı tanıma ve değerlendirmede çok önemli bir rol oynayacağını belirtiyor. Jensen’e göre yakın gelecekte insanlar yaratıcılığın en önemli kriterler arasında olduğu sektörlerde çalışacaklar, materyalist düşünceler bir kenara bırakılacak ve manevi değerler ile duygusal tatmin ön plana çıkacak. Kısacası hayal gücünü ortaya koyabilen yaratıcı bireylerin değer kattığı bir toplum ortaya çıkacak.
Yaratıcılık bir sihir ya da ulaşılamayacak bir ütopya değil, kişinin isteği ve farkındalığı ile doğru orantılı olarak sonradan öğrenilebilecek ve geliştirilebilecek bir özellik. Yaratıcılık aynı zamanda günümüz iş dünyasında rekabetin yoğun yaşandığı dinamik, sürekli araştırma ve geliştirme ile desteklenen ortamlarda camdan giren ve ortama enerji katan bir esinti, bir rüzgar. Yaratıcılık bir besin kaynağı, öylesine bir besin kaynağı ki insan gücünü, insan kaynağını, üretimi, finansı, markayı, reklamı, ürünü, satışı, pazarlamayı besleyecek büyüklükte…
Günümüzde bu kadar önem kazanan yaratıcılık iş süreçlerinin her alanını etkilerken global rekabette çok uluslu şirketlerden köşe dükkanlarına kadar geniş bir stratejiyi de içinde barındırıyor ve doğru yerde doğru zamanda desteklendiğinde ekonomik değere dönüşüyor. Ekonomik değere dönüşen yaratıcılığı anlatmaya en güzel örneklerden biri eski bir avukat olan Nathan Sawaya’nın lego parçalarından yaptığı insan boyutunda heykeller… Sawaya’nın “Tuğla Sanatı” (The Art of the Brick) 15 bin dolardan alıcı buluyor…
Dr. Min Basadur iş hayatında uygulanan yaratıcılık süreçlerinin isim babalarından biri. Good Year, Pepsi, P&G ve Nestle gibi çok uluslu şirketlere danışmanlık yapan Basadur yaratıcılığın tanımını son derece akılda kalıcı bir formül ile ifade ediyor: “Yaratıcılık = Bilgi x Hayal Gücü.”
Yaratıcılık tanımları profesyonelliklere ve kişilerin çalışma içerik ve alanlarına göre farklılık gösteriyor. Bununla beraber varılan ortak sonuç ise yaratıcılığın kontrol kulesinin 24 saat boyunca çalışan ve halen keşfedilmemiş sırları olduğu düşünülen insan beyni olduğu… Yaratıcı düşüncelerin beynin sağ yarımküresinde oluştuğu düşünüle gelse de araştırmalar beynin her iki yarım küresinin de birbirine çok benzediğini ve birisi olmadan diğerinin de yaratıcı süreçlere net imzalar atamayacağını ortaya koyuyor.
Yaratıcılık süreci kişinin kendisinde de zaman içinde yenilik gösterebilir, kişinin yaratıcılık kavramı farklılaşabilir ve bu farklılık uygulamalarına da yansıyabilir. Örneğin empresyonist ressam Henri Matisse yaşamının son evresinde fırçaları harika kağıt kesikleri yaratmak için kullandığı makas ile değiştirerek sanatını tekrar canlandırmıştır. Bu yeni teknik sanatçının hem yaşlılık döneminde performansının sürekliliğini sağlayabilmek, hem de yeni ve yaratıcı davranışlar geliştirmek için uyguladığı bir tekniktir. Yaratıcı Davranışlar Dergisi Editörü Psikolog Dean Keith Simonton bu gibi deneyimlerin yaratıcılığın başarılı niteliği olarak ortaya çıktığını belirtiyor.
Yaratıcı kişiler her zaman yeni şeyleri denemeye ve öğrenmeye açıktırlar, yaratıcılığı ortaya çıkmamış ya da bu yönünü geliştirmeye istekli olmayan kişiler ise yeniyi ve farklıyı öğrenmek bir yana denemekten bile kaçarlar. Onlar zıtlıklardan fayda doğabileceğini göremezler.
Oysa zıtlıklardan ve bozulan rutinlerden hiç de hayal edilemeyecek büyüklükte keşifler ve faydalar doğabilir. Tarihçi Henry Hobson’un dediği gibi “Amerika, karabiber ararken keşfedilmiştir.”
Şimdi yaratıcılık ufuk çizginizi görmek için içinizdeki çocuğu uyandırın, çocuklara özgü merak ile çevrenize bir kez daha bakın, hayal gücünüzü harekete geçirin, yaratıcılık sürecinde hikayelerden, anekdotlardan ve metaforlardan yararlanın, metaforlar farklı bir şey düşünmenize yardımcı olacak müthiş bir araçtır:
Ateşböceği gerçekte alev yaymaz.
Uğurböceği uğur getirmez.
İngiliz anahtarı İngiliz değil Fransız’dır.
Gerçekte paranın esiri olmamız mümkün değildir.
Piyasayı boğamayız, parayı akıtamayız. Ama bu müthiş araç sayesinde hayatımızdaki her alanda yaratıcılık kapılarını rahatlıkla açabiliriz.
Yaratıcılığın sırrı diğerleri ile aynı yere bakmak, ama farklı şeyler düşünmektir…
Mehmet Acar
client success
business advised
guides given
awards achieved
As Onda Consultancy Foreign Trade unit, We aim to bring innovative, environmentally friendly, sustainable products to our valued customers. In this context, our basic principle is; To be a part of the projects that give importance to a sustainable life, to spread the products that are environmentally friendly, compatible with nature and human health, and focused on quality and design in international markets and to accelerate their sales. It is to reveal the fastest, most reliable, and most effective solutions with our global connections, broad product, and customer portfolio.
We have created our training programs based on the rapid changes and requirements in the business world. We have designed “ambitious contents” in the fields of Culture, Strategy, Leadership and Performance.
You will go on an efficient and enjoyable learning journey with us.
We have developed “RACA© Performance Management System” software program based on the needs of the leading companies of our country that we work with. We have integrated our consultancy knowledge and experience and created a multidimensionally measurement platform.
RACA© Performance Management System is a new superpower of our From Strategy to Performance© model.